SUS SESİ

Neydim ben üstünde sürekli eğik durduğum bu düzende? Asimetrik bir acı gibi taşıyorum kendimi. Sanki misafir çocuğuydum da anneme "Ne zaman kalkacağız?" diye sormak istiyordum sürekli. Neye ve nereye dokunmaya çalışsam sanki bir yüz dur dercesine ellerime dikiliyordu. Bırakmıyordu kendime bile... Oysa ben yoklanmış, zıttına eğimli ve güzelliğini ispatlayamamış her çirkini var sayarım. Ellerimle, ellerle, elle... 

Bu tanrıya dua etme yolumdu. Evet yol, yordam bilmiyorum. Kekeme yürüyorum. Çünkü ritmine ayak uyduramadığım bir şarkıya bağlanmış kalbim. Dans ederken sökülüyor düğümüm. Kalbime dokundukça henüz denenmemiş bir düşüşü seriyorum dünyaya. İlk günah gibi bunu da kalbimle işliyorum.

Kalbim. Dişinin kovuğunda asırlarca kaldığı ağacı vuran kalbim. Yerlisi olamıyorum ben bu bedenin. Göç hep uzağa mı, bazen en yakına, en dibe, en içe, hı? 

-Evini inkar eden kafesteki kuş şirk mi koşmuştu göğe?

Yorumlar

Yorum Gönder